Sayın Bakanın “Öğretmenler Odası” mottosuyla ortaya koyduğu, eğitim öğretimin en önemli saç ayağı olan öğretmenlerin, yaşanan sorunlara ve kamuoyuna yansıyan taleplere ilişkin görüş ve önerileri istişare ettiği yöntemi takdir ettiğimi daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. Hatta, yönetici atama yönetmeliği başta olmak üzere, okul müdürü/müdür yardımcısı eğitim çalışanları ile de benzer çalışmanın iyi olacağını dile getirmiştim.
Biz sendikaların asli görevi, eğitim çalışanlarının yaşadığı sorunları gündeme getirmek, bu konuda kamuoyu oluşturmak ve elindeki imkânları (Toplu Sözleşme,KİK Toplantıları vs) kullanarak çözüm odaklı çaba sarf etmektir. İtiraf etmeliyim ki Sayın Bakanın çözüm odaklı bu girişimini kıskanmıyorum. Olsa olsa gıpta ederek keşke ile içimden bazı şeylerin geçtiğini söyleyebilirim.
Müsadenizle, keşke ile başlayan bazı kanaatlerimi paylaşmak ve bu iyi örnek üzerinden yaşanan kimi sorunlara ilişkin çağrıda bulunmak istiyorum.
İçimden geçen,keşke ile başlayan ilk cümle; spor kulüpleri konusunda Sayın Valimizin ortaya koyduğu iradenin alanda nasıl okunduğunu müşahede etmek için Sayın Bakanımızın ortaya koyduğu “Öğretmenler Odası” tecrübesinden yola çıkarak, okul müdürlerinin, iki arada bir derede kalmış hâleti rûhiyelerini anlamaya çalışsa ne kadar da güzel olur.
Kamu çalışanlarını temsilen ve bir sendikacı sorumluluğu ile Sayın Valimize okul yöneticilerinin arzu hâlini aktarmak istiyorum:
Günlerdir okul müdürlerinin serzenişlerini dinliyoruz. Gittiğimiz her okulda, bulunduğumuz her ortamda yönetici arkadaşların yaşanmışlıklar üzerinden kaygılarını dinliyoruz. Eski İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer zamanında, spor kulüpleri açılması için aynı kararlılıkla talimat verilmişti İlçelere. Benzer stresi o zaman da yaşamıştık. Günün sonunda, evdeki hesap çarşıya uymamış ve spor kulüpleri kapatılmak zorunda kalınmıştı. Onlarca okul müdürünün ödemek zorunda kaldığı para cezasının yanı sıra,polis marifetiyle ihbârname almak zorunda bırakılması da işin cabası.
Spor kulüpleri ile elbette yapılabilecek çok şey vardır. Zararlı alışkanlıklar ve bağımlılık ile mücadelede önemli bir imkandır. Bunda en ufak bir tereddüde yer yok. Ancak, okul müdürlerinin kıt imkânları ve onca iş yükü arasında spor kulüpleri bir “İstatistik” ten öte anlam ifade etmeyeceği-maalesef- geçmiş tecrübe ile ortadadır.
Okulların önemli bir kısmında spor salonu yoktur. Beden Eğitimi öğretmeni olmayan, personel ihtiyacını dahi karşılayamayan bir okulun, açmak zorunda kaldığı spor kulübünden verim elde edilebilir mi?
Gençlik ve Spor İlçe müdürlükleri tarafından yürütülen/ yürütülmesi gereken çalışmaların tüm yükünü okullara ve Milli Eğitim’e yüklemek doğru olur mu?
Spor kulüpleri konusunda yönetmelikte zorunluluk olmadığı halde Kaymakamların takip ve ısrarı, okul müdürlerini, mobbing altında oldukları yönünde bir hissiyatına ve okul müdürlüğü görevinden istifalara neden olmaktadır.
Sayın Valimizden beklentimiz, Spor kulüpleri konusunda İstanbul ‘da geçmişin bakiyesi yaşanmışlıkları da dikkate alarak, okulların imkân ve talepleri doğrultusunda, Bakanlığımızın Gençlik ve Spor Bakanlığı ile yaptığı işbirliği üzerinden, GSB İlçe Müdürlükleri vasıtasıyla yeni bir bakış açısıyla adım atması ve bir çözüm iradesi ortaya koymasıdır.